7 Mart 2011 Pazartesi

07.03.11


Bugün gittin. Haftasonu birşeyler yaşandı... İkimizde bazı şeyler söyledik. Hatta bugüne kadar bayağı şeyler söylemeye çalıştık.
Hele de son 2 seferde senden tek bir cümleyi duymaya ne kadar çok ihtiyacım olduğunu belirtmeye çalıştım. İlkinde ve ikincisinde... hep bir şeyler olduğundan arkasında, ben beklemek zorunda kaldım. Yada sadece dolu olan ben olmadığımdan seni de anlamaya çalıştım.
Ancak bir yerde halen takılıyorum. Biliyorumki arabayı bırakıp bırakmaman önemli değil. Zaten kullanmayacağımıda söyledim.  Ama senden gelecek tek bir cümleyi duymaya ne kadar çok ihtiyacım olduğunu hatta, buna ne kadar gereksiz bile gözükse dışardan, ne kadar çok taktığımı dile getirdim. Bir değil iki değil... üzerine bir olay değil iki olay yaşanarak. Halen ki ayakkabılığın üzerine bırakılan anahtarı değil senin ağzından çıkacak veya mesajından gelecek bir cümleyi bekledim. Ama yine olmadı...
Keşke ne kadar kırıldığımı anlatabilsem. Ama buna ne duygum yetti sana göstermeye nede kelimelerim yetebildi anlatmaya.
Her ne kadar negatif davransamda bazen git demenin aslında halen senden birşeyler beklediğim anlamına gelmesi olsada, senden gelecek tek bir cümle aslında beni ne kadar çok iyileştirecekti. Yaramın ne kadar büyük bir kısmını saracaktı ve sana yönelişimde ne kadar çok etkili olacaktı.
Ne ben anlatabildim ne sen anlamaya çalıştın benim tarafımdan bakınca...

5 Mart 2011 Cumartesi

05.03.11


Ben evlendiğimizden beri aynı evde iki kişi olmak yerine bir ailem olsun diye uğraştım. Bazen az bazen daha çok ama amacım buydu. Kendi evim huzursuzdu ama yeni kurmakta olduğum aileyi sadece daha huzurlu olacağıma inandığım için kurmaya kalktım.
Evlilik benim bakış açımla senin bekârlık hayatının evde bir kadınlı versiyonu değil. Yani ben sana yemek pişirmeye mecbur değilim. Ama aile tanımı gereği evde yemek yenmeli…
Sen işten gelince yorgun oluyorsun bir oturmak istiyorsun. Ama bu sırada aklına geliyor mu ki, bende bütün gün okulda hem çalışmışım hemde derse girmişim, yapmam gereken bir sürü şey varken ve yorgunken eve gelip yemek ısıtmaya, pişirmeye sofra kurmaya çalışıyorum. Sen benden daha fazla dirençlisin uykusuzluğa. Ama ben her akşam, üzerine bir de evde iş yapmaktan yorgun kendi işlerimi erteleyip hem evdeki huzuru seçtim. Benim bakışımla sen bunu hiç görmedin veya görmezlikten geldin. Sana göre işten gelip direk solana kendini tan kocadan yardım isteyen ben hep daha fazlasını isteyen kadın oldum. Keşke bir kerede içeri girip yanağıma boynuma bir buse kondurup ben bir şey demeye ihtiyaç olmadan bana yardım eden veya yorgunsa bile yanımda oturup benle konuşan bir kocam olsaydı. Hiç mi yapmadın. Tabikide yaptın. Uflayarak, püfleyerek, nimetten sayarak, iki şey istediğimde şaka yolluda olsa çemkirerek…
Hani ben hep sana yardımcı oluyorum diyişlerin varya. Hep ben mi bulaşık makinesini doldurup boşaltan olacağım? Hep ben mi çamaşır makinesinden çıkanları asan olacağım? Evliyse iki kişi, ortak yola çıktılarsa iki sininde yapması gerekmez mi? Eğer hep ben yapacaksam o zaman tek başıma eve de çıkabilirdim. Evlenmeme gerek yoktu. Sen bunları yapmadın mı hiç. Tabikide yaptın. Ama her yapışından sonra bir şekilde karşıma çıkarttın, suratıma vurdun. Bunu benden korkuna yaptığını söyledin. Bense bir şeyleri paylaştığımız için yaptığını düşünmüşdüm hep…
Hep hayallerim vardı, halende var. Tatiller ve keşfetmek bana yaşadığımı hissettiriyor.  Ama sen bunu anlamakta o kadar zorlanıyorsun ki. Benim her hayal kurman senin için senden kaçış. Oysa kendimi yaşamak istediğimi hiç anlamadın. Ama yanımda olsun. Hatta olmak için çok uğraştın. Bu sene senle haya kurdum, bu sefer sana fazla geldi benle 3 hafta geçirmek. İşinden ayrılamazmışsın, 3 hafta çok muş. Zaten biz yeterince çok tatil yapıyormuşuz. Ama sende istedin bunu… Buna cevabın 4-5 sene sonrası için ancak olumluymuş. Ne değişecek 4-5 sene sonra? Yine çalışıyor olacaksın. Yine sorumlulukların olacak. Nedir sana 4-5 sene sonrasını garantileyen? Benim açımdan bakınca ise eğer düzgün bir ilişkim – evliğim varsa yaşım itibarı ben-biz 4-5 sene sonra çocuk sahibi biri aile olmalıyız. O zaman nasıl gidilir 3 haftalık tatile. Yazık günah değil mi o çocuğa. Bana bu kadar bağlı olacağı zamanda… Ama sen sadece çocuk isteyip hiç bunları düşünmek istemedin. Sadece çocukta değil, hani sen hep benim işimi önemsediğini söylersin ya, onu da önemsemeden benim doktoramı hiçe sayarak düşündün. Yada hiç aklına gelmedi bile… Doktoramın yaklaşık bitişinin 4-5 sene sonraya geldiğini… En koşuşturmacalı zamanım olacağını… Sen sadece beni suçladın istediğim için.
Benim tatil isterken karın olarak bu kadar hırpalandığım zamanda kendi aileni yurtdışı tatile götürme planı senin için sorun olmadı ama. Evlilik denilen kurum 2 kişiyi evlendirir… Yalan. Senin artık sorumluluğunu alman gereken bir ailen yok mu? O aile için yatırım yapman gerekmez mi? Artık ayaklarının üstünde durman ve aileden göbek bağını kopartman. Ben anlamıyorum. Nasıl olurda evli eken, aynı evde iki iken kendi aileni tatile götürebilirsin. Bunun da kılıfı hazır. Onlar istedi… Milleri birikmiş beni de rehber olarak istiyorlar. O zaman ablanlar gitsin. Hem rehber olurlar hem de ailece tatil yaparlar. Çocuklu tatil onlar için sıkıntıda olmaz senin ailen varken yanlarında. Niye sen üstlenmek zorundasın. Niye onların değil de senin düzenin bozuluyor? Neden bir şeyler hep senden talep ediliyor? Neden hep bizim ailemizde huzursuzluk çıkartılıyor?
O kadar kırgınım ki… Ben söylemeden hiçbir zaman (11 senedir )ne sıkıntım olduğunu anlamadın. Bu süreçte o kadar kırıldım ki. Gözünün önünde bağrındım ama hiç görmedin, görmek istemedin. Benimde sana yaptıklarım oldu. Ama hiç söylemedin. Bana hiç düzeltme fırsatı vermedin. Sandın ki mutlu olacaksın benim ağzımdan çıkan her şeyi ne pahasına olursa olsun yaparak. Hiç birinde mutlu olmadım. Göremedin…